Stres ve Yaşam
Çağdaş yaşamın önemli sorunlarından biri olan stres, bireylerin özlemleriyle çevresel koşullar arasında bir uyuşmazlık durumuyla ilgilidir. Stres genel olarak bireyin çevresinden gelen uyaranlara uygun veya etkili bir biçimde cevap verememesidir.
Stresin kavramsallaştırılmasında ortaya çıkan çeşitli yaklaşımlardan bir kısmı stres yaratan faktörlere odaklaşmış ve bunlardan bazıları fiziksel uyaranları (Cannon, Selye, vb.) öne çıkarmıştır; bu çerçevede stres ‘uyaranlara spesifik olmayan tepki1 veya ‘genel uyum sendromu’ (Selye) olarak tanımlanmıştır. Diğer bazıları da psiko-sosyal uyaranları (Menninger, Lazarus, vb.) öne çıkarmıştır; bu çerçevede stres halinde organizma üzerindeki baskı ve bu baskıdan doğan gerilimde dış uyaranlar yanında bireyin içsel-psişik süreçlerinin rolü vurgulanarak (Lazarus) bilişsel bir açıklamaya gidilmiştir.
Ancak stresin karmaşık bir olgu özelliği göstermesi ve pek çok bilim dalının ortak inceleme alanına girmesi, daha yakın yıllarda inter-disipliner yaklaşımlara yol açmıştır; örneğin Dolan ve Arsenaut’nun (1980, 1992) sentetik yaklaşımı. Bu yaklaşım stresi, dört grup değişkenle ilişkilendirmiştir.
Birinci grup çevresel gerekler ya da daha somutçası işin özel koşullan; ikinci grup, bu gerekleri azaltıp çoğaltan bireysel özellikler; üçüncü grup ilk iki grup değişkenin etkileşiminin psikolojik, fizyolojik veya davranışsal planlarda yol açtığı sonuçlar ya da gerilim belirtileri ve semptomları (stresin kısa vadeli sonuçları); dördüncü grup önceki değişkenlerin etkileşiminin uzun vadedeki bireysel ve örgütsel sonuçları.