Milli birlik ve beraberliğin güçlenmesinde dilin rolü nedir?
Milli Birlik ve Beraberliğin Güçlenmesinde Dilin Rolü
1-) Bir toplumda duygu, düşünce, anlatım ve kültür birliğini pekiştiren dil, bireylerin aynı sözcük ve kavramlarda buluşmasına olanak vererek, toplumları güçlendirmektedir. Yüce Önder Atatürk, öncülüğünü yaptığı çağdaşlaşma hareketinde, dil bağımsızlığını, siyasal ve ulusal bağımsızlığın ayrılmaz parçası olarak değerlendirmiştir.
Atatürk, Cumhuriyet”in ilanıyla başlayan ve Ulusumuzu çağdaş dünyanın evrensel değerleriyle buluşturmayı amaçlayan çok yönlü girişiminde Türkçe”nin yalınlaştırılmasına, dilimizin gerçek kimliğine kavuşturulmasına ve yabancı sözcüklerden arındırılmasına büyük önem vermiştir. Yüce Atatürk, dilimizin başka dillerin etkisinden kurtarılması yönünde bugün de şükranla andığımız, öngörülü çalışmalarda bulunmuştur.
Dilde gerçekleştirilen devrimle Ulusumuz, farklı düşünce sistemleri ve
yeni yaşam biçimleriyle tanışmış, öz değerlerini evrensel değerlerle buluşturabilmiştir.
Atatürk’ün ve devrimlerinin amaçladığı, toplumumuzu çağdaş uygarlık düzeyine çıkarma düşüncesi, ancak dilimizin, bu düzeyin gerektirdiği kavram, sözcük ve terimleri karşılayacak kültür, sanat ve bilim dili durumuna geliştirecektir.
2-) Bir milletin birlik ve varlığını sürdürebilmesinde dilin çok önemli bir yeri vardır. Bunu çok iyi bilen Atatürk, Türk Dili’nin zenginleşmesi ve sadeleşmesi için çalışmalar yaptı.
Osmanlı Devleti’nin ilk zamanlarında, sade bir Türkçe kullanılıyordu. Zamanla Arapça ve Farsçadan birçok kural ve kelime dilimize girdi. Böylece Arapça, Farsça ve Türkçe kelimelerden oluşan Osmanlıca karma bir dil olarak ortaya çıktı. Yöneticiler ve aydınlar Osmanlıcayı kullanırken, halk Türkçe konuşuyordu. Dildeki bu ayrılık Türkçenin gelişmesini ve millî bütünlüğün kurulmasını engelliyordu.
On dokuzuncu yüzyılın ortalarından itibaren dilin sadeleşmesi ile ilgili çalışmalar yapıldı. Fakat olumlu bir sonuç alınamadı. Cumhuriyetin ilânından sonra, Türkçenin yabancı dillerin etkisinden kurtarılması çalışmalarına hız verildi. Türk dili ile ilgili çalışmalar yapmak üzere Atatürk’ün emriyle Türk Dilini Tetkik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu) kuruldu (1932). Bilim ve fikir adamlarının katıldığı bir dil kurultayı toplandı. Bu kurultayda, halkın anlamadığı özellikle Arapça ve Farsçadan Türkçeye geçmiş olan kelime ve deyimlerin Türkçe karşılıklarını bulmak üzere çalışmalar yapılmasına karar verildi. Bu çalışmalar sayesinde yazı dili ile konuşma dili arasındaki fark ortadan kaldırıldı.
Türk diline gereken önemin verilmesini Atatürk şu sözleriyle ifade etmiştir "Türk dilinin, kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşması
için, bütün devlet teşkilâtımızın dikkatli ve alâkalı olmasını isteriz." Türkçenin milletimiz için önemini de "… Türk Dili, Türk Milleti için kutsal bir hazinedir… Türk Dili, Türk Milleti’nin kalbidir, zihnidir" diyerek belirtmiştir.
3-) Dil, en yalın ifadeyle, insanlar arasında bir iletişim aracıdır. Kültürün sonraki kuşaklara aktarılmasını sağlar. Kültürün, bilginin gelişmesi ve kalıcı olması da "dil" ile mümkündür. Milleti oluşturan, Milli birliği sağlayan en önemli unsur da dil birliğidir. Ortak bir dil, Millet olmanın öncül koşuludur. Her ulus kendi dilini korumak, geliştirmek, gelecek kuşaklara ve hatta mümkün olan diğer insanlara öğretmek arzusundadır. Dilin bu öneminden dolayı devletler Milli dillerini koruma altına almışlardır.