Cebrail a.s. Hz.Ebu Bekir için neden benim hocamdır demiştir?
1 Cevap
Bir gün Server-i Enbiyâ ‘s.a.v.’ mescidde oturmuş idi. Cebrâîl aleyhisselâm geldi. Sultân-ı Enbiyâ, hazret-i Cebrâîl ile söyleşirdi. Eshâb-ı kirâm mescide gelip, Seyyid-i kâinâtı meşgûl görüp, bildiler ki, hazret-i Cebrâîl ile söyleşir. Sükût edip, oturdular. O sırada hazret-i Alî ‘r.a.’ içeri girip, selâm verip, yerine oturdu. Hazret-i Osmân ‘r.a.’ gelip, selâm verip, yerine oturdu. Sonra Ebû Bekr ‘r.a.’ gelip selâm verdikde, hazret-i Cebrâîl aleyhisselâm ayak üzerine kalktı. Sultân-ı Enbiyâ hazretleri de ayak üzerine kalktı. Eshâb-ı kirâm, Server-i kâinâtı ayak üzere kalktığını görüp, hepsi ayağa kalkıp, hayret ettiler. Zîrâ Fahr-i âlem, Eshâb-ı güzînden kimseye ayak üzerine kalkmamıştır. Sonra bu husûsu, hazret-i Resûl-i ekremden sordular.
Buyurdular ki:
– Ebû Bekr-i Sıddîk mescide girip, selâm verdiği zamân, Cebrâîl aleyhisselâm Ebû Bekr-i Sıddîka ta’zîm için ayak üzerine kalktı. Ben de ayak üzerine kalktım. Sonra, ya kardeşim Cebrâîl, Ebû Bekre ne için ta’zîm ettiniz, diye sordum.
Dedi ki:
– Yâ Resûlallah! Ebû Bekre ta’zîm bana vâcibdir. Zîrâ Ebû Bekr benim hocamdır. Ben sordum,
– Neden dolayı hocandır.
Cebrâîl aleyhisselâm dedi ki:
– Yâ Muhammed ‘sallallahü aleyhi ve sellem’! Hak Sübhânehü ve teâlâ, Âdem aleyhisselâtü vesselâmı yarattığı zamân, meleklere, hazret-i Âdeme secde ediniz, diye emr etti. Benim hâtırıma geldi ki, secde etmeyeyim. Ben ondan efdalim. Zîrâ ki, o balçıktan yaratılmıştır, dedim. Bunun üzerine olmağa niyet eyledim. O zamân ki, Ebû Bekrin rûhu arş altında nûrdan bir köşk içinde idi. Köşkün kapısı açıldı, Ebû Bekrin rûhu çıktı.
Bana dedi ki,
– Yâ Cebrâîl secde eyle. Sakın muhâlefet etme. Bunu üç kere tekrârladı. Arkama üç kere eliyle vurdu. O sırada kalbimden kibr ve enâniyyet ve inat gitti. Âdeme secde eyledim. Benden kibr ve enâniyyet, iblîse intikâl edip, Âdeme secde etmedi. Ebedî tard edilip, mel’ûn oldu ve ben de ebedî saadete kavuştum. Yâ Muhammed ‘sallallahü aleyhi ve sellem’! Ebû Bekr bu şeklide bana hoca olmuştur, dedi.
Kaynak: Menakıb-i Çihar Yar-i Güzin
Buyurdular ki:
– Ebû Bekr-i Sıddîk mescide girip, selâm verdiği zamân, Cebrâîl aleyhisselâm Ebû Bekr-i Sıddîka ta’zîm için ayak üzerine kalktı. Ben de ayak üzerine kalktım. Sonra, ya kardeşim Cebrâîl, Ebû Bekre ne için ta’zîm ettiniz, diye sordum.
Dedi ki:
– Yâ Resûlallah! Ebû Bekre ta’zîm bana vâcibdir. Zîrâ Ebû Bekr benim hocamdır. Ben sordum,
– Neden dolayı hocandır.
Cebrâîl aleyhisselâm dedi ki:
– Yâ Muhammed ‘sallallahü aleyhi ve sellem’! Hak Sübhânehü ve teâlâ, Âdem aleyhisselâtü vesselâmı yarattığı zamân, meleklere, hazret-i Âdeme secde ediniz, diye emr etti. Benim hâtırıma geldi ki, secde etmeyeyim. Ben ondan efdalim. Zîrâ ki, o balçıktan yaratılmıştır, dedim. Bunun üzerine olmağa niyet eyledim. O zamân ki, Ebû Bekrin rûhu arş altında nûrdan bir köşk içinde idi. Köşkün kapısı açıldı, Ebû Bekrin rûhu çıktı.
Bana dedi ki,
– Yâ Cebrâîl secde eyle. Sakın muhâlefet etme. Bunu üç kere tekrârladı. Arkama üç kere eliyle vurdu. O sırada kalbimden kibr ve enâniyyet ve inat gitti. Âdeme secde eyledim. Benden kibr ve enâniyyet, iblîse intikâl edip, Âdeme secde etmedi. Ebedî tard edilip, mel’ûn oldu ve ben de ebedî saadete kavuştum. Yâ Muhammed ‘sallallahü aleyhi ve sellem’! Ebû Bekr bu şeklide bana hoca olmuştur, dedi.
Kaynak: Menakıb-i Çihar Yar-i Güzin
Cevabınız