Rasyonellik
Modernleşmenin bir koşulu ve özelliği olarak görülen rasyonellik, geleneksel olarak, insan eylemlerinin verimliliğine, yararlılık kriterine bağlanmaktadır. Bu anlamda rasyonellik, formel mantık ve hesap yoludur. Örneğin piyango bileti almak veya bankada tasarruf hesabı açmak gibi iki davranıştan rasyonel olan ikincisidir. Modernliğin genel kabul gören rasyonellik anlayışı, araçsal bir nitelik taşır; yani bir amaca varmak için gerekli olmayan çabalardan kaçınıp sadece gerekli olanları yapmak rasyonel sayılır.
Rasyonellik, akılcılık ya da usçuluk anlamında felsefi terim ve önerme. Rasyonalizm, rasyonelliği merkez alan bir felsefe öğretisidir. Buna göre, hem gerçekliğin hem de doğruluğun ölçütü rasyonalitede yani ustadır. Akılcılık, rasyonel olmanın niteliği ya da halidir – yani, akla dayalı ya da akla uygunluk. Akılcılık, kişinin inançlarının kişinin inanma nedenleriyle ve kişinin harekete geçme nedenleriyle yaptığı eylemlerle uyumlu olduğunu ima eder. “Akılcılık” felsefesinde farklı uzmanlıklara sahiptir, örnek olarak ekonomi, sosyoloji, psikoloji, evrimsel biyoloji, oyun teorisi ve siyaset bilimi verilebilir.
Ancak son zamanlarda farklı rasyonellik anlayış ve tarzlarının olduğu kabul edilmektedir. Hatta, formel mantığın yanı sıra, olaylara, durumlara ve bağlamlara özgü olan ve formel mantıkla bağdaşmayan alt-mantıkların (infralojik) bulunduğu gözlenmektedir.
Hangi davranışın en rasyonel olduğunu belirlemek için, kişinin birkaç önemli varsayım yapması ve ayrıca sorunun mantıksal bir formülüne (şüpheli – tartışmak) ihtiyacı vardır. Amaç veya problem bir karar vermeyi gerektirdiğinde, mevcut olan tüm bilgilerin rasyonellik faktörleri (örneğin tam veya eksik bilgi). Toplu olarak, formülasyon ve arka plan varsayımları rasyonalitenin uygulandığı modeldir. Rasyonalite akrabadır: Bir kişinin kendini en iyi şekilde yararlandırdığı bir modeli kabul ederse, o zaman bencillik, bencil olma ile özdeş olan davranışlarla eşitlenir; eğer gruptan yarar sağlayan bir model kabul edilirse, o zaman tamamen bencil davranış irrasyonel olarak kabul edilir. Bu nedenle, problemin nasıl çerçevelenip formüle edildiğini açıklayan arka plan modeli varsayımlarını belirtmeden rasyonaliteyi öne sürmek anlamsızdır.
MAX WEBER Alman sosyolog Max Weber, dört farklı idealize edilmiş rasyonalite türü arasında ayrım yapan bir toplumsal eylem yorumu önermiştir. Zweckrational veya amaçlı / araçsal akılcılık adını verdiği ilki, çevredeki diğer insan veya nesnelerin davranışları ile ilgili beklentilerle ilgilidir. Bu beklentiler, belirli bir aktörün, Weber’in “rasyonel olarak izlendiği ve hesaplandığı” şeklinde belirttiği uçlara ulaşmak için araçlar olarak hizmet eder. İkinci tip Weber, Wertrational veya değer / inanç odaklı olarak adlandırdı. Burada, aktörün içsel nedenleri olarak adlandırılabilecek bir şey için harekete geçilir: bazı etik, estetik, dinsel ya da başka sebepler, başarıya yol açıp açmayacaklarından bağımsız olarak. Üçüncü tip etkileyiciydi, bir oyuncunun kendine özgü duygu, duygu ya da duyguları tarafından belirlendi. Bu, Weber’in bunun, “anlamlı olarak yönlendirilmiş” olarak nitelendirdiği sınırda yer alan bir çeşitlilik olduğunu söyledi. Dördüncü, geleneksel ya da konvansiyonel, yerleşik alışkanlık tarafından belirlendi. Weber, bu yönelimlerden sadece birini bulmanın çok sıra dışı olduğunu vurguladı: kombinasyonlar normdu. Kullanımı ayrıca ilk ikisinin diğerlerinden daha anlamlı olduğunu düşündüğünü ve üçüncü ve dördüncülerin ilk ikisinin alt türleri olduğunu açıkça ortaya koymaktadır
İlk olarak rasyonellik, önsel bilginin ( a priori ) kesin güvenilirliği üstüne kurulmuş bir eğilimdir. Bu felsefi öğretinin dayandığı epistemolojiye göre bilgi, temelden ya da yalnızca akıldan gelir . Hem bilginin hem de yaşamın kurucu ilkesi akıl olmalıdır, der bu yaklaşım.
Duyusal deneyimi ikincil kılar ve dahası önemsizleştirir. Deneyciliğe ( amprisizm ) karşı, gerçek bilginin deney-dışı bir yapıya sahip olduğunu ve akla dayandığını ileri sürer. Tümdengelimli düşünce yöntemine dayanır.
René Descartes, Leibniz, Spinoza ve Kant gibi düşünürlerde görülen genel yaklaşım biçimi rasyonellik olarak ifade edilebilir. Aydınlanma çağının temelinde rasyonellik fikri, yani her şeyin akıl ile değerlendirilmesi, temellendirilmesi ve düzenlenmesi fikri egemendir.
Ayrıca, formel mantık açısından rasyonel sayılabilecek ve duygular, heyecanlar ve değerlerle ilişkili bazı davranışların, irrasyonellik etiketiyle bir kenara bırakılamayacağı, birey yaşamının bütünü açısından bunların da kendine özgü bir mantığı (alt-mantık) bulunduğu ve sosyal yaşamın temel dayanaklarından olduğu açıktır.