İnternet ve gerçek hayat
Merhaba. Bugün internetin hayatımızda ki yerini kaleme almadık istedim.
1950’li yıllardan beri günümüze gelen bilgi deposu internet. (Tabi bu tartışmalı bir tarih. Herkes kendisine göre bir tarih söylüyor. Kimisine göre 1960’lı yıllarda kimisine göre 70’li yıllar. Ama bana göre ne zamandan beri kullanıyorsan interneti o zaman bulunmuştur.)
Her neyse biz konumuza dönelim. Günümüzde ilerleyen teknoloji ile internet en hayatımızın en iyi rolünü kapmış durumda. Online alışveriş yapmamızı, dünyayı görmemizi, aradığımız bilgileri bulmamızı sağlayan bir gereç durumunda. Fakat günümüzde internet iyi bir şey olmasına rağmen kötü yanları da var. Bugünü ve geçmişi karşılaştırarak devam etmek istiyorum.
Eskiden verilen ödevi saatlerce kütüphanelerden araştırırdık. Ansiklopedilerden edindiğimiz bilgileri ya fotokopi çektirirdik yada elimize kalem ile kağıdı alıp saatlerce yazmaya uğraşırdık. Şimdilerde ise başta wikipedia olmak üzere bir çok internet ansiklopedisi var. Hal böyle olunca kütüphaneler ise toz rafları ile baş başa kalıyor. Herkesin elinin altında bilgisayar olmasıyla internet üzerinden aradığı konuyu 5 dakika içinde bulup yazdırabiliyor. Böylece araştırma, okuma duyusu yavaş yavaş yok oluyor.
Eskiden vitrinlerin önünde dolaşmak vardı. Beğendiği kıyafeti denemek eğer üzerine olmayınca başka boyutunu sormak vardı. Eğer bedenleri ellerinde kalmayınca üzülmenin verdiği zevk, heyecan vardı. Günümüzde ise bir çok alışveriş sitesi var. Kredi kartının numarasıyla beğendiğin kıyafeti alıyorsun denemeden görmeden kargo ile evine teslim ediyorlar.
Birde arkadaşlıklar vardı. Yüz yüze görüştüğümüz, sırlarımızı verebildiğimiz arkadaşlıklarımız. Şimdilerde ise açılan bir çok site ile arkadaşlık terimleri sanal ortamda kaldı. Herkes ya panpa, yada kanka… Eskiden kanka kelimesi hak edilenlere verilen bir ünvandı. Günümüzde facebook üzerinden senin resmine beğenen kişiye kanka diyebiliyorsun. Çünkü senin resmini beğenmiştir.
Bir şehirden başka bir şehre gitmenin heyecanıda kalmadı artık bence. Çünkü internet onuda ayağımıza getirdi. Arama motorlarına nereyi görmek istediğinizi yazıyorsunuz. O sizi orasını 3 boyutlu olarak götürüyor. Gerçekten görmeseler bile insanları mutlu etmeyi başarabiliyorlar.
Eskiden birde sinemalara gitme diye bir şey vardı. Geçen gün okuduğum üniversite de bir anket yaptım. (Rektörlükten izin alarak.) Anket sorusu “Sinemaya Gidiyor musunuz?” Yüzde 10’u evet derken yüzde 80’i “ internet üzerinden izliyorum sinemaya ne gerek var.” Cevabını verdi.İşte bu yüzden de kaybediyoruz. Sanatçının emeğini vermiyoruz. Kolay yoldan internet üzerinden korsan olarak izliyoruz. Aynı şey şarkılar içinde geçerli korsan olarak indiriyoruz. Ben korsana karşıyım. Sizde Korsana Karşı durun.
Hatırlar mısınız bilmem birde kitaplar vardı. Parlak ciltli kitaplar. Parmaklarınızla değiştirdiğiniz her sayfada yeni maceraların başladığı kitaplar. Poliside, katilide, doktoru, savcısı hatta sokak çocuğu bile sizin olduğunuz kitaplar. Yeni arkadaşlar bulduğunuz, yeni yerler keşfettiğiniz kitaplar. Gerçi onların yerinide teknolojik e-kitaplar aldıya neyse.
Ekmeğin en tazesini olmak için fırınlara gidiyorduk. Etin tazesini almak için kasap kasap dolaşıyorduk veya bir başka şeyi almak için. İnternet sağ olsun onuda eline geçirmeyi başardı. Adam internet üzerinden siparişini veriyor 10 dakika sonra siparişler evine geliyor.
Durum böyle olunca insanlarımız hiç yürüyüş yapmıyor. Sonra efendim ben çok kilo aldım. E alırsın tabi. Herşeyini internet üzerinden yaparsan 10 kilo değil 100 kilo bile alırsın. Git biraz gez dolaş. Unutma dışarıda daha güzel hayat var. İnternet ortamı adı üstünde sanal bir ortam. Ama dışarısı öylemi. Çık gez dolaş. Hayvanlara selam ver. İnan gerçek hayat daha güzel dostum.
Unutmadan “Doğayı Sev Hayvanları Koru.”
Sevgilerimle Gökhan S. (SizinSesiniz)