Göz Aldanmaları
Görme duyusu da, öteki duyular gibi bize, çevremizi saran nesneleri kimi zaman göz aldanmalarına neden olarak haber verir. Bu algı yolu bazen fiziksel kusurlarla bozulabilirse de bunlar genellikle çeşitli gözlüklerle düzeltilir. Bazen de, hiç bir fiziksel bozukluğu olmadığı halde gözler nesneleri gerçekte olduğundan başka türlü görür, işte bu olgu göz aldanmasıdır.
Yanıltıcı Görünüşler
Bu olay bazen bir yorum hatasıdır: imgelerimiz, belleğimiz veya zekâmız aldanmamızda yardımcı olabilir; bu durumda yanılgının, gerçeğin yerini ne zaman aldığını bulmak çok güçtür. Sözgelimi sinemada hareket eden şeyler görürüz; oysa pekâlâ biliriz ki aslında söz konusu olan hareket değil sabit görüntülerin birbirini hızla izlemesinin yarattığı bir hayaldir.
Bunun gibi, bir renk, daha açık bir rengin yanına konunca bize olduğundan daha koyu gibi gelecek; bir tabloda, kırmızıyla boyanmış ayrıntılar yaklaşır gibi görünürken, mora boyanmış olanlar daha gerilerde gibi duracaktır.
Geometrik şekiller göz aldanmalarına çok yatkındır: eğer bir karşılaştırma öğesi varsa veya bir şekil başka bir şekille üst üste getirilmişse biçimlerin gerçeği değiştirilmiş gibi olur. Sözgelimi karelerin açısı dik olmaktan çıkar; paralel çizgiler birbirine yaklaşır; doğrular eğrilir; eşit çapta daireler ayrı ayrı renklerde ise, farklı çaplarda görülür v.b.
Başka bir durumda, sözgelimi bir desen, ayrı ayrı iki yoruma elverişliyse, beyin önce ona en mantıki gelen yorumu seçer; ancak, bu imge de çabucak yok olarak yerini başka bir imgeye bırakır, sonra onun yerini gene bir başkası alır ve bu böylece sürer gider: bir küpler dizisi bazen kabartma gibi, bazen çukur gibi, bazen havaya asılmış gibi, bazen de yerden fırlamış gibi görünebilir.
Sanrılar (Seraplar)
Çölde veya katranlanmış bir yolda, hava çok sıcaksa, çoğu zaman insan, su birikintileri gördüğünü sanır. Bu aslında, hava katmanları arasındaki ısı farkının yarattığı bir yanılgıdır: yer hizasında aşırı ısınmış hava, daha hafif olduğundan, bir ayna gibi göğü yansıtır.
Bir sıcaklık değişimi olursa, sözgelimi çölde sabah erken, soğuk hava yer hizasındadır, daha hafif olan sıcak hava ise üste çıkmıştır. İşte bu yoğunluk farkı, ışık ışınlarının yolunu saptırır ve gerçekte ufuk çizgisinin ötesinde bulunan bir dağı veya bir vahayı çok yakında gibi gösterir.