Ön Yargılar ve Engelli Zihniyetler
Arkadaş ziyaretine gittiğim günlerden biri. Eve dönüşte bindiğim minibüste karşılaştım onunla. Yanım boştu. Hemen yanıma oturdu. Fakat onu minibüsteki diğer insanlardan farklı kılan bir yanı vardı. Sağır ve dilsizdi. Önünde asılı yazıdan kolaylıkla anlamak mümkündü. Ama onu farklı kılan diğerlerine göre sağır ve dilsiz olması değil görüntüsüydü.
Minibüsteki bakışlar aşağılar gibiydi onu. O ise mahcup ve çekingendi. Giyimi ve görüntüsü minibüstekilerin gözünde ona dilenci damgası vurur nitelikteydi. Oysa o dilenci değildi. Fakirdi. Sağır ve dilsizdi fakat bakışlardaki anlamı görebiliyordu. Giyimi onu dilenci yapmazdı ama ah şu ön yargılar. Mahcubiyeti de bu yüzdendi belki de üzerindeki suçlayıcı bakışların yansımasıydı. Gözlerinden anlamıştım o boynu eğik tavrını. Yanımdaki boş koltuğa göz işaretiyle oturmak istediğini anlatmak istedi aynı mahcubiyetle. Oysa mahcup olmasını gerektirecek bir durum yoktu. Ona yönelen art niyetli bakışların utanması gerekti. Tebessümle yerimden kalktım ve o da cam kenarına geçti.
Oturmama ihtimalimi düşünmüş olmalı ki el işaretiyle oturmamı istedi. Yüreğim bir kez daha burkulmuştu orada. Ondan utananlar utanmalıydı. Oradaki insanların ona yaşattığı üzüntünün mahcubiyetini içimde hissederek tekrar yerime oturdum.
Onun günahı neydi? Belki fakirdi, oradaki insancıkların gözünde dilenci damgası taşıyordu ama ön yargılar onun yüreğinin genişliğini, engellere rağmen düşünceli oluşunu değiştirmiyordu. Engelli olan o değildi, oradaki insanların düşünceleri engel taşıyordu.
Minibüste ya da dünyanın her yerinde değişmesi gereken tek bir şey vardı o da insanların ön yargıları ve engeller kurdukları zihniyetleriydi…