Lozan Anlaşması ile Montrö Boğazlar Sözleşmesini Boğazların Statüsü İle İlgili Karşılaştırınız
1 Cevap
MONTRÖ SÖZLEŞMESİ İLE BOĞAZLARIN DURUMU
Lozan Konferansı’nda imzalanan Boğazlar Sözleşmesi’ne göre, “Boğazların geçiş serbest olacak Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının her iki kıyısıyla Marmara Denizi’ndeki adalar askerden arındırılacaktı. Boğazların 20 km’lik çevresi askersiz hale getirilecekti. Bu bölgenin kontrolü ve güvenliği de Milletler Cemiyeti’nin garantisi altında olacaktı.”
Hava teknolojisinin gelişmediği dönemler de denizleri birbirine bağlayan ince su yolları dünyanın en duyarlı bölgeleri olmuştur. Gerek ticaret gerekse askeri bakımdan su yolları son derece önemli ve stratejik noktalardır.
1933’ten sonra İtalya, Almanya ve Rusya silahlanmaya başladı. Ayrıca İtalya Habeşistan’a, Japonya Mançurya’ya saldırırken Almanya da askersiz bölge ilan edilen Ren bölgesine girdi. Milletler Cemiyeti barışı tehdit eden bu gelişmeleri önleyemedi. Bu gelişmeler üzerine kendi güvenliğini garanti altına almak isteyen Türkiye, 10 Nisan 1936’da Boğazlar üzerindeki sınırlamaları kaldırmak amacıyla Lozan Antlaşmasını imzalayan devletlere bir nota gönderdi. Türkiye bu notada savunmasının ve egemenlik haklarının korunması için Boğazlarla ilgili hükümlerin düzeltilmesini istedi. Türkiye’nin bu isteği ilgili devletler tarafından makul karşılandı.
İsviçre’nin Montrö şehrinde bir konferans toplandı. Bu konferansa Türkiye, İngiltere, Fransa, Sovyetler Birliği, Japonya, Yunanistan ve Yugoslavya iştirak etti. Konferans sonunda Montrö Boğazlar Sözleşmesi 20 Ekim 1936 imzalandı. İtalya’da iki yıl sonra bu sözleşmeyi tanıdı. Montrö Sözleşmesinin imzalanması, TBMM’nde büyük bir memnuniyet yaratmış, diplomasi alanında kazanılmış büyük bir zafer olarak kabul edilmiştir.
Montrö Sözleşmesi ile; Boğazlar Komisyonu kaldırılmıştır. Askerden arındırılması ile ilgili tedbirlerde kaldırılarak, askeri hale gelebileceği hükme bağlanmıştır. Böylece, boğazların emniyeti Türkiye’ye bırakılarak, bölge üzerinde hâkimiyetini koruması sağlanmıştır. Boğazlar üzerindeki egemenlik kısıtlamalarının kalkması sonucunda, Türkiye Boğazların silahlandırılması ihalesini İngiltere’ye verdi. Hatta bu yaklaşım sonucu yine 1936’da Karabük demir-çelik fabrikalarının kurulmasını- Alman Krups Çelik Endüstrisinin daha düşük fiyat önermesine rağmen- bir İngiliz firmasına ihale etmiştir. Bundaki amaç Almanya’nın Türkiye üzerindeki iktisadi nüfuzunu kırmak maksadıyla İngiltere’ye yaklaşmasıdır.
Ayrıca Boğazlardan geçiş ve seferler, Türkiye’nin Karadeniz’e sahili olan devletlerin, güvenliği sağlanacak şekilde düzenlenmiştir. Ticaret gemileri için tam geçiş serbestliği tanınmıştır. Savaş gemileri için ise; herhangi bir savaş halinde Türkiye savaş halinde değil ise, savaşan devletlerin savaş gemileri Boğazlardan geçmeyecekti. Türkiye savaşın içinde ise veya kendisini savaş tehlikesi karşısında görür ise, geçiş kararı kendisine bırakılıyordu.
Karadeniz’e sahili olmayan devletlerin, Karadeniz’e geçebilecek savaş gemileri cinsi, büyüklüğü ve tonajı sınırlandırılmıştır. Karadeniz devletlerinin savaş gemilerinin Boğazlardan geçişi için de oldukça geniş serbestlik tanınmıştır.
Sözleşmenin süresi 20 yılla sınırlandırılmakla beraber birlikte taraf devletlerden hiçbirisi süre sonunda sözleşmenin feshi yönünde bir talepte bulunmadıklarından, sözleşme hala yürürlüktedir.
Türkiye’nin Montrö Sözleşmesi’yle Boğazlar üzerinde hâkimiyetini tesis etmesi, milletler arası münasebetlerde prestijini artırmıştır. Sözleşme Türk- İngiliz ve Türk-Sovyet münasebetlerinde bir dönüm noktasıdır. Sözleşmeyle oluşan Türk-İngiliz yakınlaşması Sovyetleri rahatsız etmiş ve Türk-Sovyet münasebetlerinde soğukluk meydana gelmiştir.
Montrö görüşmeleri sırasında bir ara Sovyet Dış İşleri Bakanı Litvinof, Boğazların birlikte savunulması konusunda Türk Dış İlişkileri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ın ağzını aramışsa da Türk Hükumeti’nin buna yanaşmayacağını anlayınca ısrar etmemiştir. Daha sonraki dönemlerde de Sovyetler bu isteklerinden vazgeçmişlerdir. Sovyetler Birliği’nin güçlü olduğu sırada yaptığı bu girişim, Amerika Birleşik Devletleri’ni harekete geçirmiş, 1947 Truman Doktrini’nin ortaya çıkmasının nedenlerinden biri olmuştur. Ayrıca Türkiye’nin NATO’ya girmesini kolaylaştırmıştır.
Lozan Konferansı’nda imzalanan Boğazlar Sözleşmesi’ne göre, “Boğazların geçiş serbest olacak Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının her iki kıyısıyla Marmara Denizi’ndeki adalar askerden arındırılacaktı. Boğazların 20 km’lik çevresi askersiz hale getirilecekti. Bu bölgenin kontrolü ve güvenliği de Milletler Cemiyeti’nin garantisi altında olacaktı.”
Hava teknolojisinin gelişmediği dönemler de denizleri birbirine bağlayan ince su yolları dünyanın en duyarlı bölgeleri olmuştur. Gerek ticaret gerekse askeri bakımdan su yolları son derece önemli ve stratejik noktalardır.
1933’ten sonra İtalya, Almanya ve Rusya silahlanmaya başladı. Ayrıca İtalya Habeşistan’a, Japonya Mançurya’ya saldırırken Almanya da askersiz bölge ilan edilen Ren bölgesine girdi. Milletler Cemiyeti barışı tehdit eden bu gelişmeleri önleyemedi. Bu gelişmeler üzerine kendi güvenliğini garanti altına almak isteyen Türkiye, 10 Nisan 1936’da Boğazlar üzerindeki sınırlamaları kaldırmak amacıyla Lozan Antlaşmasını imzalayan devletlere bir nota gönderdi. Türkiye bu notada savunmasının ve egemenlik haklarının korunması için Boğazlarla ilgili hükümlerin düzeltilmesini istedi. Türkiye’nin bu isteği ilgili devletler tarafından makul karşılandı.
İsviçre’nin Montrö şehrinde bir konferans toplandı. Bu konferansa Türkiye, İngiltere, Fransa, Sovyetler Birliği, Japonya, Yunanistan ve Yugoslavya iştirak etti. Konferans sonunda Montrö Boğazlar Sözleşmesi 20 Ekim 1936 imzalandı. İtalya’da iki yıl sonra bu sözleşmeyi tanıdı. Montrö Sözleşmesinin imzalanması, TBMM’nde büyük bir memnuniyet yaratmış, diplomasi alanında kazanılmış büyük bir zafer olarak kabul edilmiştir.
Montrö Sözleşmesi ile; Boğazlar Komisyonu kaldırılmıştır. Askerden arındırılması ile ilgili tedbirlerde kaldırılarak, askeri hale gelebileceği hükme bağlanmıştır. Böylece, boğazların emniyeti Türkiye’ye bırakılarak, bölge üzerinde hâkimiyetini koruması sağlanmıştır. Boğazlar üzerindeki egemenlik kısıtlamalarının kalkması sonucunda, Türkiye Boğazların silahlandırılması ihalesini İngiltere’ye verdi. Hatta bu yaklaşım sonucu yine 1936’da Karabük demir-çelik fabrikalarının kurulmasını- Alman Krups Çelik Endüstrisinin daha düşük fiyat önermesine rağmen- bir İngiliz firmasına ihale etmiştir. Bundaki amaç Almanya’nın Türkiye üzerindeki iktisadi nüfuzunu kırmak maksadıyla İngiltere’ye yaklaşmasıdır.
Ayrıca Boğazlardan geçiş ve seferler, Türkiye’nin Karadeniz’e sahili olan devletlerin, güvenliği sağlanacak şekilde düzenlenmiştir. Ticaret gemileri için tam geçiş serbestliği tanınmıştır. Savaş gemileri için ise; herhangi bir savaş halinde Türkiye savaş halinde değil ise, savaşan devletlerin savaş gemileri Boğazlardan geçmeyecekti. Türkiye savaşın içinde ise veya kendisini savaş tehlikesi karşısında görür ise, geçiş kararı kendisine bırakılıyordu.
Karadeniz’e sahili olmayan devletlerin, Karadeniz’e geçebilecek savaş gemileri cinsi, büyüklüğü ve tonajı sınırlandırılmıştır. Karadeniz devletlerinin savaş gemilerinin Boğazlardan geçişi için de oldukça geniş serbestlik tanınmıştır.
Sözleşmenin süresi 20 yılla sınırlandırılmakla beraber birlikte taraf devletlerden hiçbirisi süre sonunda sözleşmenin feshi yönünde bir talepte bulunmadıklarından, sözleşme hala yürürlüktedir.
Türkiye’nin Montrö Sözleşmesi’yle Boğazlar üzerinde hâkimiyetini tesis etmesi, milletler arası münasebetlerde prestijini artırmıştır. Sözleşme Türk- İngiliz ve Türk-Sovyet münasebetlerinde bir dönüm noktasıdır. Sözleşmeyle oluşan Türk-İngiliz yakınlaşması Sovyetleri rahatsız etmiş ve Türk-Sovyet münasebetlerinde soğukluk meydana gelmiştir.
Montrö görüşmeleri sırasında bir ara Sovyet Dış İşleri Bakanı Litvinof, Boğazların birlikte savunulması konusunda Türk Dış İlişkileri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ın ağzını aramışsa da Türk Hükumeti’nin buna yanaşmayacağını anlayınca ısrar etmemiştir. Daha sonraki dönemlerde de Sovyetler bu isteklerinden vazgeçmişlerdir. Sovyetler Birliği’nin güçlü olduğu sırada yaptığı bu girişim, Amerika Birleşik Devletleri’ni harekete geçirmiş, 1947 Truman Doktrini’nin ortaya çıkmasının nedenlerinden biri olmuştur. Ayrıca Türkiye’nin NATO’ya girmesini kolaylaştırmıştır.
Cevabınız