Beyin erkek veya dişi olabilir mi?
3 Cevap
Bölüm 1: Beynin Cinsiyeti Var mı?
BBC yapımı “Secrets of the Sexes” adlı bir belgeselde bu sorunun yanıtı araştırılıyordu.
Bugüne dek ilk kez yapılacak olan bu teste katılmaları için beş kadın ve beş erkek denek davet edildi. Denekteki bu on kişi mümkün olduğunca geniş ve farklı insan topluluklarından seçildi. Ev kadını, yatırım bankeri, mühendis, öğretmen… v.s.
Gönüllüler kadınlarla erkeklerin beyinleri arasındaki farklılıkların araştırıldığı bir araştırmaya katıldıklarını biliyorlardı.
Bu tarih boyunca yürütülen en geniş cinsiyet araştırmasıydı.
Katılan deneklerin tüm yaşantıları denetlenmeye başladı ve kendilerini merkeze getiren taksinin şöförü hepsi ile aynı konuları konuştu ve bu konuşmalar kaydedildi.
Merkeze getirilen deneklere, bir psikiyatr, şöförün onlara anlattığı şeylere dair sorular sormaya başladı.
Kadınların şoförün anlattığı duygusal (şöför 30 yıl sonra karısının kendisini aldattığını anlatmıştı) konuları daha çok hatırlayıp hassasiyet gösterdikleri gözlemlendi. Yani kadınların duygusal konulardaki hafızaları iyiydi. Erkeklerin ise daha çok eşyalara ait gözlemlerinin kuvvetli, kadınların ise insanlara yönelik olduğu saptandı.
Sonrasında erkekler bir odaya alındı, TV.de bir kadın ve bir erkek spikerin sunduğu haber seyrettirildi. Erkek spikerin sunduğu haberi çoğunlukla hatırlayan erkekler, güzel kadın spikerin sunduğu haberi dinlerken, sağır olmuş gibiydiler. Haberi hatırlamakta zorlandılar, ancak güzel spikerin ne giyinmiş olduğuna ve vücuduna dair her şeyi hatırlıyorlardı! Kadının güzelliğini seyretmekten habere konsantre olamadıklarını ifade ettiler.
Sonuç: Erkeklerin akılları seksteydi. Bilim adamları bunun mantıklı olduğunu, çünkü erkeklerin kadınlar kadar seçici olmadıklarını belirttiler.
Erkeklerin bu konuda gerçekten seçici olup olmadığını araştırmak üzere sokakta bir araştırma yapıldı.
Erkeklerin ortalama 13, kadınların ise 7 seks partnerleri olduğu öğrenildi. Peki, bu erkekler kiminle yatıyorlardı !?
Gerçeği söylemek konusunda ya erkekler abartıyor veya kadınlar ekonomik davranıyordu bu yüzden yalan makinesine bağlandı kadınlar.
Sonuç olarak kadınların yalan söylediği ve söylediklerinden daha çok seks partnerleri olduğu ortaya çıktı. Yani erkeklerle eşitti aslında rakam. Neden yalan söyledikleri sorulduğunda, toplumda çok seks partneri olan bir kadının, erkeklerce yanlış anlaşılabileceğinden korktuklarını söylediler.
Daha sonra bir empati testi yapıldı.
9-10 yaşlarında bir kız çocuğu sokak köşesine oturtuldu ve gizli kameralarla gözlendi.
Tam 41 tane kadın, kız çocuğunun yanına gidip, yardıma ihtiyacı olup olmadığını sorarken , sadece 2 erkek durdu, birinin yanında da bir kadın vardı.
Erkeklerin sadece % 1’ine karşılık, kadınların % 22’si küçük kıza yardım etmeye çalıştı.
Bunun üzerine, deneklere bir empati testi yapılmaya karar verildi ve boks salonu olan ve yıllardır boks yapan bir erkek denek, empatide tüm denekleri geride bırakarak 20 sorudan 12’sine doğru cevap verdi ve bilim adamlarını şaşırttı. Diğer tüm erkek denekler üçten fazla soruyu doğru olarak cevaplayamamışlardı.
Dolayısıyla empati konusunda zaman zaman erkeklerin de başarılı olabileceği saptandı.
Eş olan deneklerden bir kadın ve erkek iletişim sorunları olduğunu ve birbirlerini anlamadıklarını söylediler. Bunun üzerine bu karı koca bir teste tabii tutuldu.
Bölüm 2: Beynin Cinsiyeti Var mı?
İki deneğin beyinleri taranarak, beyinlerinin hangi bölümlerinin aktif olduğu tespit edildi.
İlk test duygu tanınması ile ilgili bir testti. Beyin taranarak gerçekleştiriliyordu.
Beynin duygularla ilgili olan bölümü, beynin tam ortasında yer alıyordu ve kadının beyninin bu bölümünde bir hareketlenme saptanırken, erkekte durgunluk vardı.
Kadın insanların duygularını anlamakta, erkekten % 40 daha başarılı çıktı. çünkü beyninin duygularla ilgili bölümünü kullanıyordu. Erkek ise hiçbir duygusal tepki vermemişti, beyninin duygularla ilgili olan bölümün kullanmıyordu.
Yakın tarihe kadar insanlarda cinsiyet farklarını kabul etmekte isteksiz görünen bilim adamlarının fikirler yavaş yavaş değişiyordu.
1879 yılına kadar bilim adamlarının yaptığı araştırmalar neticesinde zeki bir kadına rastlamak, çift başlı bir gorile rastlamak kadar zor olduğu ifade edilmişti.
Kadınla erkek beyni kıyaslandığında, erkek beyninin ebat olarak daha büyük olduğu saptandı, ama bu da fiziksel bir özellikti. Kadın erkekten daha az zeki olduğu için değil. İki beyni dikkatle inceleyen bilim adamları bu iki beyinde sadece dil loblarında ciddi farklılıklar gözlemlediler.
Tekrar bir teste tabii tutulan kadın ve erkeklere kulaklıktan her bir kulaklarına farklı sesler verildi. Erkekler sadece bir kulaktaki sesi duyabilirken, kadınlar her iki kulaktan gelen sesi ayırt edebildiler. Çünkü kadınlar konuşmak için beyinlerinin her iki tarafını kullanırken, erkekler sadece sağ taraflarını kullanabiliyorlardı.
Erkekler açısından işler iyi gitmiyordu nesne merkezli, kısmen sağar, empati yapmayan, seks fantezileri olan erkeklerin bir çoğu bu şekilde hatırlanmak istemiyordu ve bilim adamlarından bir şans daha istediler….
Bakalım sınıfı geçebilecekler mi erkekler ne dersiniz?
Rekabette testosteron hormonunun önemli bir rolü vardı. Enteresan olan ise bu hormonu hem kadın, hem de erkek vücudunun üretiyor olmasıydı.
Uzmanlar, kadın ve erkek deneklerin testosteronlarının, rekabete dayalı bir yarışta, nasıl tepki verdiğini görmek için bir go kart yarışması düzenlediler ve deneklerin hormon düzeyleri incelendi.
Görünüşe göre erkeklerin yarışmaya verdikleri biyolojik tepki, kadınlarınkinden çok farklıydı. Bir yarışmada olması gereken büyük dalgalanma erkeklerde görüldü. Ancak kadınlarda durum sıfırdı. Muhtemelen erkekler testosteronlarındaki artış sonucu riske giriyorlar riskler de mücadeleye dönüşüyordu. Bu da rekabete dayalı bir mücadelede yararlı oluyordu.
Testosteronla güçlenen erkekler başa geçtiler ve yarışmada olabilecek tüm riskleri aldılar. Kadınların ise testosteronları hiç yükselmedi. Sonuç: Kadınların trafikte şiddete eğilimli olmamaları tesadüf değildi !
Kuşkusuz testosteron inanılmaz güçlü bir hormon ve her iki cinsi de etkiliyor.
Hatta insanları doğmadan önce etkilediği de biliniyordu. Anne karnında gelişiminin ilk birkaç haftasında amniotik sıvı içinde yüzen embriyonun kız mı, erkek mi olduğunu söylemek imkânsızdı, çünkü baştan hepsi kız gibi görünüyorlardı. Ancak 8. haftada erkekler büyük oranda testosteron üretmeye başlıyorlar ve vücutları değişiyordu.
Bölüm 3: Beynin Cinsiyeti Var mı?
Birkaç günlük kız çocukların, insan suratına bakıp inceledikleri görüldü. Erkek çocuklar ise insan suratına değil, etraftaki herhangi bir nesneye bakıyorlardı. Yani yeni doğmuş kız çocukları insanları seviyordu, erkekler ise nesneleri !
Araştırmayı yürüten uzmanlar, davranıştaki bu farklılıkların testosterondan kaynaklandığı düşündüler, ama bunun için bir kanıta ihtiyaçları vardı.
Hastanelerin amniosentez yaptıktan sonra, amniosentez sıvısını sakladıklarını öğrenmek uzmanları şaşırttı. İşte bu tam da aranılan fırsattı. Bu sıvı deyim yerindeyse, geçmişe yolculuk yapıp çocuğun şimdiki davranışlarıyla, rahimdeki hormon seviyeleri arasında bir bağlantı olup olmadığını anlatacaktı.
Parmaklarımızın şekli, ana rahminde iken ne kadar testosterona maruz kaldığımızı gösteriyordu. Bir insanın yüzük parmağı işaret parmağına göre ne kadar uzunsa, o kadar çok testosteronu vardı ve dolayısıyla da bu testosteronun beyne ve vücuda etkisi çoktu.
Eğer bir çocuk ana rahminde güçlü bir testosterona maruz kaldıysa güçlü bir kalp ve damar sistemi ile doğması olasıydı. Yani birinin yüzük parmağı işaret parmağından ne kadar uzunsa, o kadar hızlı koşabiliyordu.
Altı tane erkek atlet üzerinde yapılan deneyde, uzmanlar bu atletlerin ellerinin fotokopilerini çektiler ve yüzük parmaklarını ölçtüler. Yüzük parmaklarının uzunluklarına göre yarışta bu altı atletin başarı olasılıkları tespit edildi.
Yarış sonuçlandıktan sonra uzmanlar yaptıkları bu araştırmada atletlerin altı tanesinden dördünü tahmin edebildiler.
Aynı deneyi, merkezdeki on denek için de yaptılar ve bu on deneğin ellerinin fotokopileri çekildi.
Parmaklarımız rahimdeki testosteron kayıtlarını bilmemizi sağlayabilirdi. Çünkü hormonların üretimini tetikleyen genler ayrıca parmağın büyümesini de belirliyordu.
Kadın ve erkekler denekler ayrı birer kümeye yerleştirildiler, ancak kadınlardan biri de erkek kümesinde yer aldı. Çünkü yüzük parmağı büyüktü.
Bunu teyit etmek için, tekrar bir deneye tabii tutulan deneklerden excavator kullanmaları ve onlara daha önce gösterilen şeyleri, excavator ile yapmaları istendi. Uzmanların tespitlerine göre, yüzük parmağı büyük olan bayanın bu testi geçmesi gerekiyordu.
Beklenildiği gibi erkekler bu konuda kadınlardan çok iyiydiler. Ama bir istisna vardı, yüzük parmağı büyük olan kadın, bir erkek denekle birlikte bu deneyi birinci olarak bitirdi !
Bu bayan denek, uçak mühendisi idi ve 3 boyut becerilerini mesleği sayesinde edindiği düşünülebilirdi. Ancak parmakları farklı bir hikâye anlatıyordu! Ona doğmadan önce testosteron bu becerileri vermişti.
Ama bu kadar da basit değildi bunu açıklamak.
Ortalamalar bireysel farklılıkları gizliyordu.
Rahimde dikkate alınması gereken 9 ay vardı ve testosteron 9 ay boyunca aynı miktarlarda üretilmiyordu ve mozaik bir beyne sahip olmak mümkündü.
Gelişim süresince farklı zamanlarda farklı seviyelerde salgılanan testosteron aynı insandaki farklı becerileri açıklıyordu. Bir erkek deneğin kadınlar kadar duygusal ve duyarlı olması veya bir bayan deneğin çok iyi excavator kullanması bu şeklide açıklanabilirdi.
En son bir deneyden geçirilen beş kadın ve beş erkeğe, beşer tane bebeğin altını temizlemesi istendi. Kadınların tümü bu konuda gayet yetenekliydiler. Erkeklerden sadece biri başarılı oldu ve yaşadığı duygusal yoğunluk nedeniyle ağladı ve o da diğer kadınlar gibi bebeğin altını temizledikten sonra onu kucağına alıp sevdi.
Diğer erkekler bebeklerle duygusal bir bağ kurmadılar.
Ancak yine de tam olarak neden böyle davrandığına dair net bir veri yoktu.
Beynimizin cinsiyeti, bedenimizin cinsiyeti kadar net değildi.
Sonuçta her iki cinsinde geniş bir mozaiğe sahip olduğu, eril ve dişil özelliklerin her iki cinste de mevcut olduğu ve bu şekilde mutlu olabildikleri saptandı.
Cevabınız