Nazım Hikmet ve Nazım Hikmet Ran aynı kişi mi?
1 Cevap
Evet. Nazım Hikmet ve Nazım Hikmet Ran aynı kişiler.
Asıl adı Mehmet Nâzım RAN’dır. Soyadını seçme hikâyesi de Nâzım Hikmet’in karakterini yansıtması bakımından ilginçtir. Hıfzı Topuz bu hikâyeyi Hava Kurşun Gibi Ağır adlı romanında şöyle anlatır:
Nâzım’ın cezaevinde olduğu dönemde, 1934 Haziran’ında soyadı yasası çıkarılmıştı. Bütün yurttaşların yıl sonuna kadar soyadı almaları gerekiyordu.
Hikmet, Nâzım’ın babasının adıydı. Nâzım da yeni bir soyadı almak zorundaydı. Herkes Öztürk, Safkan, Yılmaz, Eğilmez, Türksoy, Kahraman gibi iddialı soyadları seçiyor, Nâzım bundan hiç hoşlanmıyordu. Karar veremedi. Cezaevinden çıktıktan sonra da Nâzım bu konuda kararsızdı. Bir şiirinde soyadı konusunda şöyle diyordu:
‘Hasep mezhep, kan, soy sop işinde yoğum. Çünkü ne soyu sicilli bir buldoğum ne de tecrübelik tavşan.’
Nâzım Piraye’yle soyadı konusunda anlaşamıyordu. Bir gün ‘Sen istiyorsan git kendine bir soyadı al. Ben de gerekirse onu kullanırım,’ dedi.
İleride ayrılırlarsa soyadı Piraye’de kalacaktı. Birlikte bir soyadı düşünmeye başladılar. Piraye ne bulsa Nâzım gülüyordu. Sonunda anlamsız bir soyadı almaya karar verdiler. Piraye ‘Ran’ soyadını önerdi. Nâzım da bunun bazı fiillerin sonuna eklenebileceğini anımsattı. Örneğin başaran, kurtaran, saldıran, coşturan… Buna çok güldüler. İsteyen kendine göre yorumlasın dediler. Ertesi gün de nüfus idaresine başvurup Ran’ı nüfuslarına işlettiler.
Asıl adı Mehmet Nâzım RAN’dır. Soyadını seçme hikâyesi de Nâzım Hikmet’in karakterini yansıtması bakımından ilginçtir. Hıfzı Topuz bu hikâyeyi Hava Kurşun Gibi Ağır adlı romanında şöyle anlatır:
Nâzım’ın cezaevinde olduğu dönemde, 1934 Haziran’ında soyadı yasası çıkarılmıştı. Bütün yurttaşların yıl sonuna kadar soyadı almaları gerekiyordu.
Hikmet, Nâzım’ın babasının adıydı. Nâzım da yeni bir soyadı almak zorundaydı. Herkes Öztürk, Safkan, Yılmaz, Eğilmez, Türksoy, Kahraman gibi iddialı soyadları seçiyor, Nâzım bundan hiç hoşlanmıyordu. Karar veremedi. Cezaevinden çıktıktan sonra da Nâzım bu konuda kararsızdı. Bir şiirinde soyadı konusunda şöyle diyordu:
‘Hasep mezhep, kan, soy sop işinde yoğum. Çünkü ne soyu sicilli bir buldoğum ne de tecrübelik tavşan.’
Nâzım Piraye’yle soyadı konusunda anlaşamıyordu. Bir gün ‘Sen istiyorsan git kendine bir soyadı al. Ben de gerekirse onu kullanırım,’ dedi.
İleride ayrılırlarsa soyadı Piraye’de kalacaktı. Birlikte bir soyadı düşünmeye başladılar. Piraye ne bulsa Nâzım gülüyordu. Sonunda anlamsız bir soyadı almaya karar verdiler. Piraye ‘Ran’ soyadını önerdi. Nâzım da bunun bazı fiillerin sonuna eklenebileceğini anımsattı. Örneğin başaran, kurtaran, saldıran, coşturan… Buna çok güldüler. İsteyen kendine göre yorumlasın dediler. Ertesi gün de nüfus idaresine başvurup Ran’ı nüfuslarına işlettiler.
Cevabınız