Kristof Kolomb

İtalyan asıllı olan Kristof Kolomb; 1451 yılında Cenovo’da doğmuş ve bu şehirde büyümüş bir gemicidir.

Doğum tarihi: 1451 Cenova, İtalya
Ölüm tarihi ve yeri: 20 Mayıs 1506, Valladolid, İspanya

Kristof Kolomb’un Hayatı

Kolomb’un küçüklüğü fakirlik içerisinde geçmiştir. Babası dokumacılık işi yapmış ancak bu ailesinin tam anlamıyla geçinmesini sağlayamamıştır. Bundan dolayı Kolomb okuyamamış, bir gemiye tayfa olarak işe girmiştir. Böylece aralarında İzlanda ve İskandinavya’nın da bulunduğu bir çok ülkeyi dolaşmıştır.

Kristof Kolomb tanıştıüı Portekizli bir kadınla evlenerek Lizbon’a yerleşmiştir.  Eşinin babası da birçok keşiflerde bulunmuş bir gemiciydi. Bu ortak noktaları sayesinde bilgi alışverişi üst seviyede olmuştur.

Kolomb’un yaşadığı dönemde dünyanın yuvarlak olma ihtimaline kimse inanmıyordu, ancak Kolomb böyle bir şeyin olma ihtimalinin var olduğunu hep düşünürdü. Ancak dünyanın büyüklüğü konusunda hiçbir fikri olmayan Kolomb, emrine birkaç gemi verilse tüm Okyanusu geçerek Hindistan’a ulaşacağını düşünüyordu. Kolomb’un hayal gücü çok genişti. Ve hayal etmeyi çok severdi. Marko Polo’nun Harikalar Kitabı’nı okuduktan sonra giderek hayal gücünde bazı şeyleri canlandırmaya başlamıştı. Hindistan ve Çin ile ilgili hayalleri bu kurduğu hayaller içerisindeydi. Oralara giderse eğer ünlü ve zengin olacağı düşüncesi hiç aklından çıkmıyordu.

3966_colombKolomb’un aklında bir proje vardı. Eğer deniz yolu ile batıya giderse, Atlas Okyanusunun bilinmeyen yanlarını bulacak ve keşfedecekti. Kim bilir belki yeni adalar bile keşfedebilirdi. Sonraki düşüncesi ise Hindistana vararak Doğu ile Batı arasında bir köprü oluşturmayı düşünüyordu. Bu düşünceleri her gün aklındaydı ve tabi rüyalarında da bu düşünceler gözlerinin önünden bir bir geçiyordu. Hayallerinin gerçekleşmesi için durmadan projeler hazırlıyordu. Bu projelerini Portekizin ileri gelen insanlarına sunarak kendisine imkan tanınmasını istiyordu. Kolomb bu hayallerini yapmak için yanıp tutuşurken 45 yaşlarındaydı.

Uzun uğraşlar sonrasında Kolomb sonunda Portekiz kralı ile görüşmeyi başardı. Ona projelerinden yani hayallerinden bahsediyordu. Ancak ne kadar projelerini ne kadar coşkulu ve heyecanlı anlatsa bile Kral daha çok Afrika ile ilgileniyordu. Kralın düşüncesi Ümit Burnunu kullanarak Hindistana ulaşmaktı. Bu Kolomb’un projesine aykırıydı. Kral zaten böyle bir projenin olma ihtimalini pek yüksek görmüyordu. Çevresindeki insanlarda Krala böyle bir projenin olma ihtimalinin çılgınlık olduğunu söyleyince Kral, Kolomb’a destek vermekten vazgeçti. Kolomb büyük bir hayal kırıklığına uğradı ve ümidini yitirmek üzereydi. Sonra İspanyaya geçiş yaptı. Burada bir papaz yardımı ile İspanya Kral ve Kraliçesi ile görüşme sağladı. O zamalar Portekiz ile İspanya rekabet içerisindeydiler. Kral, Kolomb’un teklifini düşündü ve böylesine bir çılgın denizciye şans tanıdı. Bu şans karşısında Kolomb çok sevindi.

Kolomb, projesinin onayından hemen sonra 1492 yıllarında 3 gemi ile yola koyulmaya başladı. Yoluna İspanyanın Palos limanından başladı. Bu sahip olduğu 3 gemide 78 kişi vardı. Ancak bunların çoğu böylesine projelerde kullanılmak üzere hapishanelerden çıkarılmış hükümlülerdi. Kraliçe bu seyehatin masraflarını karşılamak için mücevherlerini bile satmıştı. Ancak Kolomb keşif yaptığı ülkelerden getireceği altın ve baharatların hepsinin Kral’a tesliminin yapılması gerekiyordu ve sadece çok az bir miktarı Kolomb’a kalacaktı. Ancak Kolomb bunu umursamıyordu. Onun tek düşücesi projesini yerine getirmekti. Yolculuğun ilk 3 haftası çok iyi gidiyordu. Herkes yakın bir süre içerisinde bir kara parçasına ulaşacaklarını düşünüyordu. Ancak günler geçtikçe hiçbir kara parçası görülmedi. Bu gemi tayfası için büyük bir üzüntü ve öfkeye neden oldu. Tayfa, boş bir denizde ilerlediklerini ve hiçbir zaman karaya ulaşamayacaklarını düşündüler. Bu yüzden gemide isyan çıktı. Herkes biran öce geri dönmelerini gerektiğini düşünüyorlardı. Hatta bu isyanda Kolomb’u öldürmek gibi planlar bile geçti.

Kolomb böylesine bir isyanı dindirmek için tayfalarına yeni vaadlerde bulunuyordu. Onları yatıştırmak için bazılarını mükafatlandırdı bile. Ancak bazılarına ise büyük cezalar verdi. Bu geçen sürede mükafatlarda yeterli olmadı. Bu yüzden Kolomb 3 günlük süre tanıdı herkese. Üç gün geçtikten sonra kara görünmezse geri döneceklerini söyledi. Kolom bunu söylerken çok pişman olmuştu. Eğer 3 günlük süre dolduktan sonra kara görünmezse tüm projesini iptal edip geri dönmek zorunda kalacaktı. İşte bu Kolomb’u çok üzüyordu. Ancak şansı yaver gitti ve denizde ilerledikçe odun parçalarına ve irili ufaklı kaya parçalarına rastladılar. Gökyüzünde uçan kuşları görünce karaya yakın olduklarını anladılar. Kolomb karayı ilk görene büyük bir ödül vereceğini duyurunca tüm tayfa gözlerini dört açtı. Sonunda kara görünmüştü. Uzakta büyük bir kara parçası belirdi. Kolom Hindistan yakınlarında bir ada olduğunu ve onun da bu adayı keşfettiğini düşündü. Büyük bir sevince kapılmıştı. Hatta bu sevinci ile birlikte tayfasına emir verip sevinç topları atılmasını söyledi. Sonra büyük bir törenle karaya çıktılar. Kolomb burada işgal ettiği adaya San Salvador adını verdi.Tüm bunlar yaşanırken adanın yerlileri olaylar karşısında şaşkındı. Herşeyi izlediler sadece. Kolomb burada fazla durmadı ve gemiye binip tekrar yoluna koyuldu. Amacı Hindistan’dı. Ancak bu amaca ulaşmak için yola çıktığında Santa Maria yakınlarında gemisi battı. Bu yüzden dolayı şimdiki ismiyle Haiti adasında konaklamak zorunda kaldı. Bir gemisi batan Kolomb’un birde tayfasından biri ikinci gemisini de kaçırınca tek gemi ile İspanyaya dönmek zorunda kaldı. Bu geri dönüşte yanına birkaç yerli, o zamana kadar görülmemiş canlı ve bitkiler götürdü.

Kolomb İspanyaya vardığında büyük bir törenle karşıladı. Hediyeler Kralın çok hoşuna gitti. Ancak Kralın asıl beklentisi mücevherdi, ama yine de Kolomb’un bu hediyelerini çok beğendi. Hem artık yeni bir ülkenin de sahibiydi. Hemen papa ile batıda bulunan bu kara parçasının artık İspanyaya ait olduğu ferman yayınladı. Aynı zamanda bu keşif ile ilk defa Atlas Okyanusu aşıldı ve dünyanın yuvarlak olduğu kanıtlandı.

Aradan geçen birkaç yıl sonra 17 gemilik ve 1500 kişilik büyük bir filo ile tekrar denize açıldı. Yeni adalar buldu. Dominik adasını keşfetti. İzabella şehrini kurdu. Altın aradı ancak istediğini bulamadı. İspanyaya döndüğü zaman altın bulamadığı için keşfi başarısızlık olarak nitelendirildi. Altın bulamadı ama tekrar şansını denemek istiyordu. Bu sefer 6 gemi ile tekrar yola koyuldu. Ancak artık Kraliyet gözünde güveni azalıyordu. Güvenini azalması ve kendisinin köle ticareti yapmasının İspanyada duyulması üzere iyice ünü azaldı ve bir seferinde İspanyaya dönerken ayakları zincirlendi. Bu olaylardan sonra artık ünü kalmamıştı. Kendini çok yalnız hissediyordu. Ve bu yalnızlık içerisinde 1506 yılında 56 yaşında hayata gözlerini yumdu.

rerkan

Kendi işinde kendi gücünde kendi keyfinde biri.

İlgili içerikler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu